Tarihçe

Karadeniz Bölgesinin gezmeye, görmeye değer tarihi ve tabiat güzellikleriyle dolu olan ilçemiz antik çağlardan bu yana toplumlar tarafından yerleşme ve barınak yeri olarak seçilmiştir. Bir sahil kenti olan ilçemiz yükseklikleri 900 metreye ulaşan Elma ve Köse Dağlarının denize ulaşan yamaçları ile adını taşıyan limanın içindeki bir yarımadanın üzerinde kurulmuştur.

M.Ö. 1400 yıllarında Gaşgalılar tarafından küçük bir köy olarak kurulan ilçemiz daha sonra Paflagonya Devletinin eline geçmiş, sırasıyla da; Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Büyük İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının egemenliğine girmiştir.

Gerze’nin bilinen tarihi şu anda üzerinde kurulu bulunan 8 km² lik yerleşik alan göz önünde tutulduğunda M.Ö. 1800 yılında başlar. Köşk Höyük’te arkeolojik yüzey araştırmaları sırasında çıkarılan birtakım buluntular ve buluntuların Hititlere ait olduğunun saptanması Gerze’ nin erken Hitit döneminden beri yerleşime konu olduğunu kanıtlamaktadır. Hitit belgelerinde Gerze ve Sinop’ un içinde yer aldığı yöre ‘Arauanna’ olarak adlandırılmaktadır.

Gerze tarihi, Köşk Burnunda başlar. Tabi şu anda üzerinde fenerin bulunduğu küçük yarımada geçmiş zamanlarda denize doğru uzanan bir kara parçasıdır. Bu kara parçası zaman içinde denize kaymak sureti ile yok olmuş gibidir. Gerze’nin Sinop arkeolojisi içindeki özel yeri; Samsun kıyı bölgesi de dahil Hititlere ait ilk ve tek buluntu merkezi olmasından kaynaklanır.

1214 yılında I. İzzettin Keykavus zamanında Selçuklu Devleti’nin hakimiyetine giren Gerze, bir dönem Trabzon Rum İmparatorluğunun eline geçmiş nihayet 1459 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır. 1896 yılında Sinop İlinin nahiyesi yapılan Gerze 1920 yılında aynı ile bağlı ilçe haline getirilmiştir.

VİKİPEDİ ( Tarihçe )

İlçe tarihte Zagora, Gürzühatun, Savetova, Argibete isimlerini aldı. Paflagonyalılar Kızılırmak‘ın batı bölgesine Gezonolit adını vermişlerdi, Gerze adını Yunanca Carusa’dan almıştır.[kaynak belirtilmeli] PaflagonyaHititFrigKimmerLidyaPersBüyük İskenderRoma ve Bizans İmparatorluklarının egemenliğine giren Gerze, 1214 yılında I. İzzettin Keykavus döneminde Selçuklu, 1459 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı İmparatorluğuna katıldı. 13 Şubat 1956’da Gerze’ye yeni atanan ve Sucu Mehmet’in evinde kiracı olarak oturan mal müdürünün hanımının lodoslu bir günde yaktığı mangalın ateşlerinin evin kapısı açıldığında etrafa saçılması üzerine büyük bir yangın geçirdi, devlet yardımıyla yeniden imar edildi. Karadeniz Bölgesi’nin gezmeye görmeye değer, tarihi ve tabiat güzellikleri ile dolu olan Gerze ilçesi, antik çağlardan bu yana toplumlar tarafından yerleşme ve barınak yeri olarak seçilmiştir. M.Ö. 1400 yıllarında Kaşkalar tarafından küçük bir köy olarak kurulan şirin sahil ilçesi Gerze, daha sonra Paflagonya Devleti’nin eline geçmiş, sırasıyla da Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Büyük İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının egemenliğine girmiştir. 1214 yılında I. İzzettin Keykavus zamanında Selçuklu Devleti’nin hakimiyetine giren Gerze, bir ara Trabzon İmparatorluğu‘nun eline geçmiş, 1459 yılında da Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Kayıtlardan ilçenin eski adının Zagora, Gürzühatun, Savetova, Argibete olduğu anlaşılmaktadır, bilindiği üzere Paflagonyalılar Kızılırmak’ın batı yöresine “mızraklılar ülkesi” anlamına gelen Gezonolit adını vermişlerdir. 13 Şubat 1956 yılında büyük bir yangın felaketi geçiren ilçe devlet tarafından yeniden imar edilerek modern bir ilçe haline getirilmiştir.

Özhan Öztürk

Karousa[1], Sinop il merkezinin 39 km batısında ve Samsun’dan 132 km uzaklıkta, aynı adlı burun üzerine kurulmuş olan Gerze liman kentinin Antik Çağ’daki adıdır. Antik kaynaklarda Sinop’un 150 stadia uzağında olarak bahsi geçerken, Skylax bir Yunan kenti olduğunu bildirerek, batıdan esen rüzgârlara karşı iyi bir liman olduğu kaydedilmiştir[2]. Gerçekten de Gerze limanı karayel ve batı rüzgârlarına kapalı, yıldız poyraz, poyraz rüzgarlarına karşın açık olmakla birlikte çevredeki yüksek dağlardan inen lodostan da etkilenmektedir[3].

1222’de Trabzonluların Sinop üzerine yaptığı bir seferde karaya çıkmadan önce

Gerze limanı
Gerze Musalla çarşısı, 1920

Gülcemal vapuru Gerze’de
uğradıkları bir burun olarak bahsi geçmektedir[4]. Osmanlı dönemi vergi kayıtlarından 1478’de 178 hane ve 32 mücerred, 1530’da 164 hane ve 46 mücerred, 1560’da 259 hane ve 77 mücerred, 1582’de 317 hane ve 267 mücerred nüfusu barındıran Kastamonu Sancağı’na bağlı bir kaza statüsünde olduğu anlaşılmaktadır. 17. yüzyılın ilk yarısında Karadeniz sahilini yağmalayan Kazak korsanlardan olumsuz etkilenen Gerze kasabası özellikle 1641 yılında gerçekleşen Kazak saldırısında büyük ölçüde yıkılmıştır.[5] 1641 tarihli deftere göre 8 İslam hane ve 61 hane Hristiyan nüfusun yaşadığı anlaşılan kasaba terk edilirken, ayrıca 2 köyünün de yağmalanıp köylülerin esir edilip götürüldüğü görülmektedir ki bunların yerine Sivas’tan gelenlerin yerleştirilmiştir. Bu yüzden avarız defterlerinde sahil köyleri için “gâretzede-i Kazak” ibaresi kullanılmıştır[6].

19. Yüzyıl başlarında Bıjışkyan, Gerze’nin 20 geminin sığabileceği bir limanı, eski bir kalesi olduğunu bildirirken[7] 20 yıl kadar sonra kente gelen Hamilton’un izlenimlerinde bahsettiği kilise ve diğer tarihi yapılar günümüze ulaşmamıştır: